– Rüya nedir?
– İnsanlık tarihinde rüya yorumlarının yeri
– Psikolojide rüyalar neden önemlidir?
– Psikanalitik Kuram
– Analitik Psikoloji
– Aktivasyon-Sentez Kuramı
– Tehdit Simülasyonu Kuramı
RÜYA NEDİR?
Rüya, uykunun genel ve karakteristik özelliklerinden biri olup, REM evreleriyle yakından ilişkili, görsel, işitsel ve duygusal yaşantılar olarak tanımlanmaktadır.
Rüyalar çoğunlukla REM evresi ile ilişkilendirilse de yapılan araştırmalar sonucunda n-REM evrelerinde de rüya görüldüğü fakat bu rüyaların REM evrelerinde görülen rüyalara kıyasla daha az hatırlanabilir olduğu görülmüştür.
İNSANLIK TARİHİNDE RÜYA YORUMLARININ YERİ
Rüyalara dair ilk açıklamaların bilimsel temellerden uzak büyücülük yaşantıları ya da geleceğe dair spekülasyon kaynağı olan gizemli yaşantılar olarak ele alındığı görülmektedir.
İlk başlarda rüyalar bir nevi “ziyaret” olarak algılanmaktadır. İnsanlar, rüyaları “görürlerdi”. Rüyaların geçmişten veya gelecekten haber getirdiğine inanılmakta, tanrının veya şeytanın rüyalar aracılığıyla insanlarla iletişime geçtiği düşünülmektedir. İnsanlar bu mesajlar için sadece bir araç olarak yorumlanmıştır.
Zaman içinde insanların rüyalarını sahiplendiği görülür. Rüyaların bir dış etkene bağlı olmaktan çok, insanın kendi içsel dinamikleriyle alakalı olduğu düşüncesi benimsenmiştir. Rüyalar artık doğaüstü değil; doğal/insani olarak ele alınmaya başlamıştır.
Rüya yorumuna dair günümüze ulaşmış en eski yazılı kanıt, Mezopotamya ve Mısır’ın erken uygarlıklarına aittir.
PSİKOLOJİDE RÜYALARIN ÖNEMİ
Freud’a göre rüyalar enerji boşalımı sağlar ve telafi edici işlev taşır.
Jung rüyaların sadece telafi edici işlev taşımadığını, aynı zamanda uyanık yaşantılardaki psikolojik hali tamamlayıcı işlevi olduğunu da savunur.
Rüyalara atıfta bulunan bir başka görüşe göre rüya içeriği kişinin günlük ruhsal iyilik hali, duygu durumu ve düşünce içeriği ile paraleldir ve sürdürücü işlev taşır. İçsel ve dışsal uyarıcıların aşırı yüklenmesini engelleyen bir filtre görevi görür ve işlenecek bilgiyi öncelik sırasına koyan ve ayıklayan seçici bir süzgeç görevi görür.
Ayrıca rüyaların duygu düzenleme ile ilişkili olduğundan da söz edilmektedir.
Rüyalara dair bilimsel temellere dayanan ilk açıklamalar 1800’lerde Burdach, Delboef ve Robert gibi bilim insanları tarafından rüyaların deneyimlendiği uyku ile bağlantılı nörofizyolojik çalışmalara dayandırılmıştır.
Söz konusu açıklamalardan kısmi uyanma kuramına göre; rüyalar bir uyaranın uykuda yarattığı bozukluğa bir tepkidir. Zihnin bir bölümü hala dinlenme halindeyken uyaran tarafından yaratılan bozukluk ile başka bir bölümü etkindir. Bu etkinlik rüya yaşantıları ile kendini gösterir.
Nörofizyolojik bağlantılarla açıklanmaya çalışılan rüyalar ilk olarak Freud tarafından psikolojik temele oturtulmuştur.
RÜYALARIN PSİKOLOJİK TARİHİ
MODERN PSİKOLOJİ DÖNEMİ
PSİKANALİTİK KURAM (SIGMUND FREUD)
Freud rüyaları bastırılmış bilinçdışı arzuların dönüştürülmüş ifadesi olarak tanımlamaktadır.
Gizil İçerik: Rüyanın arkasında yatan bilinçdışı arzular, çatışmalar ve korkulardır. (Asıl mesaj)
Rüya Sansürü: Ego ve süperego, bastırılmış arzuların doğrudan açığa çıkmasını engeller. (Filtre)
Açık İçerik: Rüyada gördüğümüz, uyandığımızda hatırladığımız hikâye, sahne, görüntü ve olayların toplamıdır. (Filtrelenmiş hikaye)
Yorumlama Yöntemi: Serbest çağrışım yöntemi ile rüya analiz edilir.
Adımlar:
a.Rüyanın en canlı sahnesi seçilir.
b.Rüya sahibi her öğe için serbest çağrışım yapar (kişi–nesne–yer–duygu).
c.Direnç/sansür noktaları (unutmalar, dalga geçmeler, “önemsiz” bulmalar) işaretlenir.
d.Çağrışımların ortak ekseniyle gizil tema ve arzu/çatışma formüle edilir.
e.Bulgu, danışanın aktarım ve güncel yaşam örüntüleriyle sınanır.
RÜYA ÇALIŞMA MEKANİZMALARI:
– Yoğunlaştırma: Gizil rüyanın zengin içeriğinin azaltılması ve basitleştirilmesi.
– Yer Değiştirme: Açık ve gizil rüyanın çeşitli unsurlarının değiştirilmesi süreci.
– Simgeselleştirme: Gizil rüyanın semboller aracılığıyla ifade edilmesi.
– İkincil Revizyon: Kopuk rüya materyallerinin düzenli hale getirilmesi.
RÜYALARDA SIK RASTLANAN MOTİFLER VE YORUMLAMALARI
– Düşme Rüyaları: Kontrol kaybı, güvensizlik, bastırılmış dürtüler.
– Uçma Rüyaları: Özgürlük, güçlenme, bastırılmış arzular.
– Takip Edilme / Kaçma: Korku, suçluluk, çözülmemiş çatışmalar.
– Çıplaklık: Utanç, bastırılmış cinsel dürtüler.
– Diş Dökülmesi: Kontrol kaybı, yaşlanma korkusu, saldırganlık.
– Su ve Boğulma: Bastırılmış öfke, kaygı.
– Yolculuk: Psikolojik çatışmalar, gelişim.
– Ölüm: Değişim, dönüşüm, kayıp korkusu.
ANALİTİK PSİKOLOJİ (CARL GUSTAV JUNG)
Jung rüyaları dört ana başlık altında ele alır:
1. Rüya ile ilgili kavramlar (kişisel bilinçdışı, kolektif bilinçdışı, arketipler)
2. Fonksiyonlar
3. Rüya çeşitleri
4. Amplifikasyon (bireysel ve objektif).
1.Rüya ile ilgili kavramlar:
- Kişisel bilinçdışı, bireye özgü, bilinçten bastırılmış deneyimlerden oluşur ve rüyalarda sembolik olarak kendini gösterir. Kişisel bilinçdışı kaynaklı rüyalar genellikle bireyin özel yaşamına dair mesajlar içerir.
- Kolektif bilinçdışı, evrimsel ve atalarımızdan miras kalan evrensel psişik birikimi içerir ve toplumsal içerikli rüyalarda ortaya çıkar.
- Arketipler, kolektif bilinçdışının temel yapılarıdır ve rüyalarda semboller aracılığıyla tezahür eder. Örnek arketipler: kahraman, anne, bilge ihtiyar, güneş, ay, ölüm, doğum, daire, silah, ırmak. Arketipler insanın doğasına dönmesine köprü olur ve rüyanın vermek istediği mesajları anlamak için bilinmelidir.
4.Amplifikasyon: Rüya gören kişinin rüyalarından hareketle rüyadaki sembol ve mesajları ele alıp birey için ne anlam ifade ettiğini tespit etme sürecidir. Jung psikolojisinde iki tür amplifikasyon vardır:
- Bireysel Amplifikasyon: Birey rüyada gördüğü semboller üzerine yoğunlaşır. Kendisi için ne anlam ifade ettiği konusunda geniş bir hazırlık yapar.
- Objektif Amplifikasyon: Bu aşama rüya analisti tarafından gerçekleştirilir. Analist, arketipler üzerinde yoğunlaşıp kolektif bilinçdışını kullanır.
ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR
AKTİVASYON-SENTEZ KURAMI (ALLAN HOBSON & ROBERT MCCARLEY)
REM’in keşfiyle rüyalar konusunda Aktivasyon-Sentez kuramı ortaya atılmıştır. Hobson ve Robert McCarley tarafından rüya konusuna yeni bir bakış açısı getiren kurama göre, REM uykusu sırasında EEG’ler olarak adlandırılan elektrik sinyallerinin beyinden geçtiği, beynin bu rastgele uyaranı anlamaya çalışarak doğal olarak tepki verdiği iddia edildi. Kurama göre rüyaların içsel bir anlamı yoktur; beynin normal aktivitesinin sadece bir yan etkisidir.
Rüyalar Tamamiyle Anlamsız Mı?
Hobson şöyle der: “Rüya görmek, en yaratıcı bilinçli durumumuz olabilir; bu durumda bilişsel öğelerin kaotik ve spontan yeniden birleşimi, yeni bilgi düzenlemeleri ve fikirler üretir.” “Bu fikirlerin çoğu veya büyük bir kısmı anlamsız olsa da, eğer hayal ürünü olan birkaç fikir gerçekten faydalıysa, rüya süremiz boşa geçmiş sayılmaz.
TEHDİT SİMÜLASYONU KURAMI (REVONSUO)
Kurama göre rüyalar, özellikle de kabuslar, beynimizin bir tür “tehdit provası” yapma yoludur. İnsan beyninde evrimsel süreç boyunca hayatta kalmayı artıran mekanizmalar gelişmiştir. Tehdit simülasyonu da bu mekanizmalardan biridir.
Uykuda, özellikle REM evresinde, beyin dış dünyadan kopar ama içeride çok canlı senaryolar üretir. Bu senaryolar genellikle kaçma, saklanma, saldırıdan korunma gibi tehditlerle ilgilidir. Beyin, sanki gerçekmiş gibi bu tehditleri simüle eder ve kişiye tepki verme alıştırması yaptırır. Yani rüyada kaçma, saklanma ya da tehlikeye çözüm bulma, kişinin uyanık yaşamda da daha hazırlıklı olmasını sağlayabilir.
Kuramın güçlü yanları:
- Evrimsel açıdan açıklayıcıdır: İnsan türünün hayatta kalmasına katkıda bulunmuş olabilir.
- Kabusların “boşuna korkutucu” değil, aslında işlevsel olabileceğini gösterir.
Kuramın eleştirileri:
- Tüm rüyalar tehdit içermez; pek çok rüya gündelik olaylar, sevinçler veya anlamsız sahnelerden oluşur.
- Bu nedenle, tehdit simülasyonu kuramı rüyaların tamamını değil, özellikle kabusları daha iyi açıklar.
KAYNAKÇA
Hughes, J. D. (2000). Dream interpretation in ancient civilizations. Dreaming, 10(1), 7-18.
Canik, G. V. (2010). Dreams and History: The Interpretation of Dreams from Ancient Greece to Modern Psychoanalysis. Tarih Okulu Dergisi, 2010(VII).
Güven, E. (2015). Rüyaların Dili: Psikolojide Rüya Çalışmaları. Türk Psikoloji Yazıları, 18(36), 15-25.
Zhang, W., Guo, B. (2018). Freud’s Dream Interpretation: A Different Perspective Based on the Self-Organization Theory of Dreaming.
Çetin, Ö. (2010). Jung psikolojisinde rüya. Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 19(2), 249-269.
ERTÜRK, H., & YURTDAŞ, D. RÜYALARIN SOSYAL TEMSİLLERİ.
Yılmaz, H. (2018). Rüya Motifleri Ölçeğinin Türkçeye Uyarlanması ve Psikolojik Semptomlarla İlişkisinin Sınanması. MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, 7(3).
Ayşe Nur Edebalı