Özet
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB); dikkatsizlik, hiperaktivite ve dürtüsellik belirtileriyle karakterize olan, çocukluk döneminde başlayan ve yaşam boyu etkilerini sürdürebilen yaygın bir nörogelişimsel bozukluktur. DSM-5’e göre belirtilerin en az altı ay sürmesi, birden fazla ortamda görülmesi ve 12 yaşından önce başlaması tanı için gereklidir. Etiyolojik açıdan DEHB’nin tek bir nedeni bulunmamakla birlikte genetik ve nörogelişimsel etkenlerin baskın rol oynadığı, çevresel faktörlerin ise riskin artmasına katkıda bulunduğu bilinmektedir. DEHB, hem akademik hem sosyal hem de duygusal işlevsellik üzerinde önemli bozulmalara yol açabilir. Tedavide farmakolojik müdahaleler, bilişsel davranışçı terapi, aile eğitimi ve okul temelli düzenlemeleri içeren çok yönlü bir yaklaşım önerilmektedir. Erken tanı ve bireye özgü müdahalelerin uygulanması, DEHB’nin olumsuz etkilerini azaltarak bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde artırmaktadır.
- Giriş
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB); dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik belirtileriyle karakterize olan, çocukluk çağının en yaygın nörogelişimsel bozukluklarından biridir (Rado, 2024).
DSM-5’e göre DEHB; dikkatsizlik, hiperaktivite ve dürtüsellik olmak üzere üç temel belirti alanında ortaya çıkan bir nörogelişimsel bozukluktur. Klinik görünüm, bu üç alandaki davranış örüntülerinin gelişim düzeyine göre beklenenden daha yoğun olması, en az 6 ay sürmesi ve iki veya daha fazla ortamda (ev, okul, iş, sosyal çevre) görülmesiyle tanımlanır. Ayrıca belirtilerin 12 yaşından önce başlaması ve bireyin akademik, sosyal ya da mesleki işlevselliğinde belirgin bir bozulmaya yol açması gerekmektedir (American Psychiatric Association, 2013).
- Etiyoloji
DEHB tek bir nedene bağlı olmayan, çok boyutlu bir etiyolojiye sahiptir. Biyolojik, genetik, çevresel ve psikososyal faktörler birlikte etkileşim hâlinde bozukluğun ortaya çıkmasına yol açar.
2.1 Genetik Faktörler
Aile, ikiz ve evlat edinme çalışmaları DEHB’nin güçlü bir kalıtımsal bileşeni olduğunu göstermektedir. Birinci derece akrabalarda görülme riskinin 5–10 kat arttığı, genetik aktarım oranının ise %70–80 olduğu belirtilmiştir (Rado, 2024).
2.2 Nörogelişimsel Bulgular
DEHB’li çocuklarda prefrontal korteks, bazal ganglionlar ve serebellum gibi yürütücü işlevlerle ilişkili bölgelerde hacim azalması ve işlevsel farklılıklar saptanmıştır. Beyin MR çalışmalarında DEHB’li bireylerin beyin hacimlerinin tipik gelişime kıyasla daha düşük olduğu gösterilmiştir (Özbay & Kayhan, 2024).
2.3 Çevresel Etkenler
Hamilelik sırasında sigara, alkol ve toksinlere maruziyet, prematürite, doğum komplikasyonları, erken dönemde stres ve tutarsız ebeveynlik DEHB riskini artırabilir. Anne sütünün koruyucu bir faktör olabileceğini gösteren bulgular da mevcuttur (Özbay & Kayhan, 2024).
- Belirtiler
DSM-5’e göre DEHB, belirtilerin baskın olduğu alana göre üç klinik alt tipe ayrılmaktadır:
(1) Dikkatsizliğin Baskın Olduğu Alt Tip,
(2) Hiperaktivite–Dürtüselliğin Baskın Olduğu Alt Tip ve
(3) Bileşik Görünüm.
Bileşik görünümde hem dikkatsizlik hem de hiperaktivite–dürtüsellik belirtileri belirgin düzeydedir.
3.1. Dikkatsizlik Belirtileri
Dikkatsizliğin baskın olduğu alt tipte bireyler, görev ve etkinliklerde dikkat sürdürme güçlüğü yaşar. Detaylara dikkat etmekte zorlanma, sık hata yapma, işleri organize etmede güçlük, dış uyaranlara kolaylıkla yönelme ve unutkanlık sık görülen özelliklerdir. Ayrıca eşyaları sık kaybetme ve uzun süre zihinsel çaba gerektiren işlerden kaçınma davranışları da yaygındır. Bu bireyler günlük hayatta genellikle “dalgın, dağınık veya savruk” olarak tanımlanabilir.
3.2. Hiperaktivite Belirtileri
Hiperaktivitenin baskın olduğu alt tipte kişi aşırı hareketlilik, yerinde duramama ve uzun süre oturamama gibi davranışlar sergiler. Çocuklarda uygun olmayan ortamlarda koşma veya tırmanma davranışı belirgin olabilir. Sessizce oyun oynama ya da hobi sürdürmede zorlanma ve aşırı konuşma da yaygın belirtilerdendir. Yetişkinlerde hiperaktivite çoğunlukla içsel huzursuzluk, sürekli hareket etme isteği veya kendini “durduramama” hissi şeklinde ortaya çıkar.
3.3. Dürtüsellik Belirtileri
Dürtüsellik, sırasını beklemekte zorlanma, başkalarının sözünü kesme ve düşünmeden ani tepkiler verme şeklinde kendini gösterir. Riskli davranışlara yönelme, ani kararlar alma ve sonuçlarını değerlendirmeden hareket etme eğilimi bulunur. Bu özellikler kişilerarası ilişkilerde ve iş yaşamında çatışmalara yol açabilir.
- Epidemiyoloji
DEHB’nin dünya genelindeki yaygınlığı %3–7 arasında değişmektedir. Türkiye’de ise her 20 çocuktan birinde DEHB görüldüğü bildirilmektedir (Özbay & Kayhan, 2024).
Erkeklerde kızlara göre 2–4 kat daha sık görülür. Kızlarda daha çok dikkatsizlik baskın alt tip görülürken, erkeklerde hiperaktivite–dürtüsellik ön plandadır.
- Tedavi Yaklaşımları
DEHB tedavisinde çok bileşenli bir yaklaşım önerilmektedir:
5.1 Farmakolojik Tedavi
Uyarıcı ilaçların dikkati artırdığı, dürtüselliği azalttığı ve hiperaktiviteyi düzenlediği uzun yıllardır bilinen bir bulgudur. Duygusal dalgalanma üzerinde de olumlu etkiler sağladığı ifade edilmektedir (Rado, 2024) .
5.2 Psikoterapi ve Psikososyal Müdahaleler
- Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Planlama, organizasyon ve dürtü kontrolünü güçlendirir.
- Aile Eğitimi: Ebeveynlere tutarlı sınırlar, davranış yönetimi ve pekiştirme yöntemleri öğretilir.
- Okul Temelli Müdahaleler: Öğretmen bilgilendirmesi, ödül sistemleri, kısa yönergeler ve sınıf düzenlemeleri önemlidir.
- Sonuç
DEHB, yaşam boyu devam edebilen, genetik ve nörogelişimsel temelleri güçlü olan bir bozukluktur. Çocukların sosyal, akademik ve duygusal gelişimi üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır. Erken tanı ve çok yönlü tedavi yaklaşımları, bireyin işlevselliğini önemli ölçüde artırmaktadır.
Her bireyin ihtiyaçlarına göre uyarlanmış psikososyal müdahaleler, aile eğitimi ve uygun farmakolojik tedavi DEHB yönetiminde en etkili bileşenlerdir.
ZÜLBİYE ÖĞMEN