- Dissosiyasyon Nedir?
- Kelime anlamı olarak ‘ayrılma, çözülme’ demektir. Dissosiyasyon, bireylerin normalde bütünlük içinde olan zihinsel süreçlerinin (bellek, algı, bilinç, motor becerileri, kimlik, duygu, beden temsili ve davranışlar) bütünlüğünün bozulduğu ve birbirinden kopuk hale geldiği durumdur (Öztürk&Derin, 2019.) Bu durum genellikle çocukluk travmaları, stres ve zorlayıcı deneyimlere karşın vücudun bir savunma mekanizması olarak ortaya çıkar. Dissosiyasyon, ani ya da aşamalı başlayabilmekte, geçici veya kronik olabilmektedir. Dissosiyatif süreçler, kişinin düşünce ve davranışlarında belirgin değişikliklere neden olup dalgınlık ve unutkanlıktan kimlik çözülmesi bozukluğuna kadar geniş bir yelpazede görülebilir (APA, 2013). Bu değişiklikler yönetilemez hale geldiğinde ise dissosiyatif bozukluk olarak tanımlanan psikiyatrik durum ortaya çıkar.
- Dissosiyatif Bozukluklar Nelerdir?
- DSM-5 dissosiyatif bozuklukları 5 başlıkta inceler. Bunlar;
- Kimlik Çözülmesi Bozukluğu (Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu)
- Unutkanlık Çözülmesi (Dissosiyatif Amnezi)
- Kendine Yabancılaşma (Depersonalizasyon)/ Gerçekdışılık (Derealizasyon) Çözülmesi
- Tanımlanmış Diğer Bir Çözülme Bozukluğu
- Tanımlanmamış Çözülme Bozukluğu
- Kimlik Çözülmesi Bozukluğu (Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu): İki ya da ikiden çok ayrı kişilik durumu ile belirli kimlik bölünmesi olarak tanımlanır (APA, 2013). Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu’nun (DKB) temel özellikleri, bir kişide tekrar eden şekilde bir ya da daha fazla farklı kimliğin ortaya çıkması, bu kimliklerin kişinin yaşamına belli aralıklarla kısa ya da uzun süreli hâkim olması ve birbirlerini tanımamalarıdır. Ayrıca, bu kimlikler arasındaki geçişler ani olur. DKB hastalarında genellikle 2 ila 10 farklı kimlik bulunabilir. Bu kimlikler sıklıkla birbirlerinin yerine geçerken, bazı hastalar alter kişilikler arasında yaşanan çatışmalardan ve müdahalelerden de bahseder. Alter kişilikler arasında cinsel yönelim, el tercihleri ve el yazısı gibi özelliklerin farklı olabileceği de gözlemlenmiştir. Bu belirtiler bir maddenin ya da başka bir patolojinin etkilerine bağlanamaz.
- Unutkanlık Çözülmesi: Dissosiyatif amnezi, kişinin travma veya stresle ilişkili önemli kişisel bilgileri, sıradan unutkanlıkla açıklanamayacak şekilde hatırlayamaması durumudur. Bu bozukluk, kişisel bilgilerin bellekten geri çağrılmasında yaşanan sorunlarla karakterizedir ve sosyal, iş veya günlük yaşamda belirgin işlev kaybına yol açabilir. Dissosiyatif amnezinin belirgin özellikleri, ani başlangıcı, stresle tetiklenmesi, tam iyileşme ve düşük tekrarlama riskidir (Öztürk, 2017). Bu bozukluk sırasında görülen dissosiyatif füg (kaçış çözülmesi), kişinin bulunduğu yeri aniden terk edip organize ya da dezorganize bir şekilde yürüme, koşma veya kaçma davranışı sergilemesidir. Bulunduğu yerden beklenmedik biçimde uzaklaşan kişi yeni yerinde saatlerden yıllara kadar uzayan sürelerde kalabilir veya gezebilir. DSM-4’te dissosiyatif füg ayrı bir başlıkta incelenirken DSM-5’te dissosiyatif amnezi altında değerlendirilmiştir (Öztürk & Uluşahin, 2014).
- Kendine Yabancılaşma (Depersonalizayon)/ Gerçekdışılık (Derealizasyon) Çözülmesi: Depersonalizasyon, bireyin zihinsel süreçlerinden veya bedeninden ayrılmış gibi hissetmesi ya da kendini dışarıdan bir gözlemci gibi algılaması şeklinde tanımlanır. Bu bozukluğu olan kişiler, bedenlerini ve kendiliklerini gerçek dışı algılar ve genellikle kendilerini rüyadaymış gibi hissederler. Derealizasyon, çevredekilerle ilgili olarak gerçekdışılık ya da kopukluk yaşantılarıdır. Bireyler çevrelerini ve duygularını sisli, cansız veya çarpık olarak algılayabilirler. Bu bozukluklar, özellikle travma anlarında gelişir ve kişide geçmişle şimdiki zaman arasında kafa karışıklığına yol açarak, olayların gerçek olup olmadığı konusunda belirsizlik yaratır.
- Tanımlanmış Diğer Bir Çözülme Bozukluğu: Dissosiyatif bozukluklarda, özgül bir tanı ölçütünü karşılamayan ancak uzmanlar tarafından kullanılan “diğer dissosiyatif bozukluklar” başlığı altında dört tür tanımlanmıştır. Bunlar;
- Karışık dissosiyatif belirtilerle giden süreğen ve yineleyen sendromlar,
- Uzun süreli ve yoğun bir biçimde baskı altında tutularak inandırılmaya bağlı kimlik bozukluğu,
- Gerginlik yaratan olaylara bağlı akut çözülme tepkileri,
- Çözülme esrimesi (dissosiyatif trans) olarak sınıflandırılır.
- Tanımlanmamış Çözülme Bozukluğu: Bu kategori, çözülme bozukluklarının belirtilerinin belirgin olduğu, ancak bu bozuklukların herhangi bir tanısal ölçütünün tam olarak karşılanmadığı durumlar için kullanılır. Klinik olarak belirgin bir sıkıntıya veya işlevsellikte düşüşe yol açan bu durumlarda, özgül bir tanı belirlemek istemeyen ya da yeterli bilgi bulunmayan (örneğin acil servislerde) durumlarda, klinisyenler tarafından tercih edilen kategori olarak literatürde yer alır.
- Dissosiyatif Bozukluklar Neden Olur?
- Bu bozukluk psikolojik temelli bir durum olarak görülür, bu demektir ki hastalarda yapılan tetkik ve incelemelerde dissosiyatif belirtilere sebep olacak bir beyin rahatsızlığına, yapısal bir bozukluğa rastlanmamıştır. Bozukluğun oluşumunda uzak dönemlerden sıklıkla çocukluk çağı travmaları rol oynar. Bunun en temel sebebi ise çocuğun güçsüz ve çaresiz olarak kendinden daha güçlü olaylara veya kişilere karşı oluşturduğu bir savunma mekanizması olarak kullanmasıdır. Çocuk bu yöntemden fayda gördüğü ve bunu yetişkinliğe taşıdığı takdirde bu durum otomatik bir tepki gibi bozukluk halini alabilir. Daha yakın diğer etkenlere bakılacak olursa sorun çözme becerilerinin yeterince gelişmemiş olması ve kişiyi çıkmaza sokan, üzen, kızdıran, utandıran bir takım ağır psikolojik veya çevresel olayların yer aldığı söylenebilir.
- Bir görüşe göre özellikle sakin, insanlara hayır diyemeyen, üzmek istemeyen kişilerde de dissosiyatif belirtiler görülmektedir. Dissosiyatif belirtiler, ruhsal baskı yaratan olaylara tepki olarak ortaya çıkar (örneğin yas, ölüm, ailevi sorunlar) ve iki işlevi vardır: Birincisi, kişinin çevresinden daha fazla destek görmesini sağlar; ikincisi, kişiyi duygusal acıdan uzaklaştırır. ICD tanımında disosiyatif bayılmalar olarak geçen durum, tam da bu ruhsal acı sırasında bireyin tıpkı elektrikli aletlerdeki sigorta mantığına benzer şekilde kendini yüksek voltajdan, yoğun ruhsal acıdan, koruması şeklinde ortaya çıkar.
- Tedavisi Nasıldır?
- Dissosiyatif deneyimler hafif seviyede olduğu sürece herkeste görülebilecek belirtiler olarak işlenir. Bu hafif olgularda genellikle psikoeğitim ya da kişinin o dönemki yaşam stresini çözmeye yönelik psikolojik müdahaleler yeterli olacaktır. Ancak kronik olgular ele alındığında, kişi dissosiyatif deneyimleri sıklıkla yaşıyorsa, işlevselliği kısıtlanıyorsa, sık sık bayılıyor ya da bilişsel olarak kontrolü sağlayamıyorsa tedavi için çeşitli yöntemler bir arada kullanılabilir. Bu yöntemler arasında kişiliği yeniden yapılandırmaya yönelik şema terapisi, bilişsel terapi, psikodinamik yöntemler, kişinin hatırlayamadığı çatışmaları açığa çıkarmak amacıyla hipnoz ve bazen de bozukluğun beraberinde getirdiği diğer rahatsızlıklara yönelik ilaç tedavileri uygulamak sayılabilir. Bunların dışında dünyada en çok kullanılan yöntemlerden biri olarak “faz odaklı travma tedavisi” gelmektedir. Bu tedavi; stabilizasyon, travma çalışması ve entegrasyon olmak üzere üç temel fazdan oluşmaktadır. Dissosiyatif bozuklukların özellikle DKB’nin tedavisinde; “Travma Model Terapi”, “Kişiliğin Yapısal Bölünmesi Modeli”, “Kişiliğin Fonksiyonel Bölünmesi Modeli” ve “Travma Merkezli Alyans Model Terapi” diğer faydalı tedavi modellerindendir (Öztürk&Derin, 2019).
- Kronik ve zor olgularda tedavide iki nokta üzerinde durulur; birincisi hastada zorlanma yaratan sorunların çözümü ve ikinci olarak da sorunlar karşısında disosiyatif tepkisi yerine daha olgun tepkiler geliştirmenin sağlanmasıdır. Uygulanacak her tedavi yöntemine ek olarak uzman ve ailenin iş birliği içinde olması önemlidir. Bayılma halinde olan ya da bir olay sonrası dissosiyasyon yaşayan kişiye geleneksel yöntemler uygulamak stresi daha da arttırabilir. Bunun yerine kişiye eşlik etmek, sakin bir odada dinlenmesini sağlamak ya da gerekli durumlarda uzman kişiye danışmak doğru olan yöntemdir.
- Psikolojik tedavilerde terapinin verimliliği, terapötik ilişkiye güven, sürece sabırla yaklaşmak ve bireyin kendini açabilmesiyle doğrudan bağlantılıdır. Aynı zamanda bireyin kendine ve çevresine karşı farkındalık kazanma sürecidir. Bu yolculuk, bazen yıllar sürebilecek olsa da, her adımda içsel direnci artırır, duygusal iyilik halini destekler ve yaşam kalitesini yükseltir. Terapide süreklilik, açık iletişim, kişinin içsel çalışma isteği ve destekleyici bir çevre de başarıyı etkileyen kritik faktörlerdir. Psikolojik iyileşme bir süreçtir, ancak bu süreç doğru yönlendirme ve sabırla büyük değişimlerin önünü açabilir.
0
0
Puanlar
Puanlayın