Üstünüzde hissettiğiniz baskı, kaygılı, endişeli, stresli hissetmenizin en altta yatan sebebi kendiniz gibi olamamanızdan kaynaklanıyor. Tolum içinde kabul edilmek, yanlış anlaşılmamak ve insanları üzmemek için büründüğümüz kişilik ruhsal olarak sizi yıpratır. Sürekli iyi insan olmaya çalışmak ve başkalarını memnun etmek için kendi kişiliğinizden vazgeçmeyin. Çünkü herkesi memnun edemezsiniz.
Küçüklüğümüzden beri büyüklerimiz bize toplumun kabul gördüğü iyi ve kötü kalıpları öğretir. Bizlerde öğrendiğimiz bu kalıpları hayatımızda uygulayarak ilerlemeye çalışırız. Kötü yönlerimizi bastırıp onlar yokmuş gibi davranmaya başlarız. Aslında bu batırdığımız yönler bizi biz yapan karakteristik özelliklerimizdir. Sırf toplumdan dışlanmamak için kendi kişiliğimizi görmezden geliriz. Örneğin, erkekler çocukluktan itibaren ‘erkek adam ağlamaz’ kalıbı ile büyüdüğü için yetişkin bir birey haline geldiğinde duygularını bastırıp, üzüntüsünü tam anlamayla yaşayamaz. Çünkü ona ağlamanın bir zayıflık olduğu öğretilmiştir. Güçlü görünmek için bir maske takar ve onunla yaşamaya devam eder. Farklı bir örnek verecek olursak, alışılmışın dışında giyim tarzına sahip olan kişiler hep parmakla gösterilip tuhaf bakışlara maruz kalırlar. Bunu görerek büyüyen çocuklar da eğer olduğum gibi davranırsam ya da giyinirsem sevilmem düşüncesine kendini inandırlar. Yani eğer kendimiz olursak diğer insanlar tarafından saygı görmeyeceğimiz, sevilmeyip dışlanacağımız inancıyla, insanlarla olan iletişimlerimizde farklı maskelere bürünürüz. Bu durum benlik algımızı yitirmemize sebep olur. Başkalarını memnun edip kabul edilebilmek için karakterimizden çok farklı davranışlar sergilemeye başlarız. Adeta seçimlerimizin ve davranışlarımızın belirleyicisi çevremizdekiler olur.
Kendimiz olabilmek için atmamız gereken ilk adım
Bizi kendimiz olmaktan uzaklaştıran sebebin ne olduğunu bulmaktır. Bu sebepler çocukluğumuzdan itibaren hayata, çevremizdekilere ve benliğimize karşı oluşturduğumuz bakış açılarımızdır. Çocukluğumuzda benimsemiş olduğumuz bazı inançlar bizim olayları olduğundan farklı görmemize sebep olur. Kendimiz gibi davranamamamızın sebepleri bu inançlardır. İkinci olarak yapmanız gereken gerçek benliğiniz ile tanışıp onu kabullenmenizdir. Dışarıya gösterdiğimiz kişiliğimizin altında aslında gerçek olan gölge benliğimiz yatar. Olaylara gerçekten vermek istediğiniz tepkiler maskenizin altında ne kadar baskılansa da bir yandan büyümeye devam eder.
Kendinizi daha fazla unutmadan gölge yanlarınızla barışmalısınız. Artı ya da eksi ne olursa olsun bütün yönlerinizle değerlisiniz. Ya iyi ya da kötü olmak zorunda değiliz hepimizin zihninden iyi düşünceler olduğu kadar kötü düşüncelerde geçmektedir. Bu bizi kötü biri yapmaz.
