Bugünün çocukları, daha önce hiçbir neslin yaşamadığı kadar ekranla iç içe
büyüyor. Tabletler, akıllı telefonlar, bilgisayar oyunları ve televizyon; artık
hayatın sıradan bir parçası. Ekranlar eğlenceli, öğretici ve çoğu zaman
ebeveynler için “kurtarıcı” gibi görünse de, akıllarda önemli bir soru var: Bu
kadar yoğun ekran kullanımı çocuklarımızı duygusal olarak nasıl etkiliyor?
Uyku problemleri ve fiziksel hareketsizlik sıkça konuşuluyor. Ancak çocuk
psikolojisi uzmanlarının özellikle altını çizdiği bir konu var: duygu düzenleme
becerisi. Yani çocuğun hissettiklerini tanıyabilmesi, bu duyguları ifade
edebilmesi ve zorlayıcı duygularla sağlıklı şekilde başa çıkabilmesi.
Bu yazıda, aşırı ekran süresinin çocukların duygu düzenleme becerisini nasıl
zayıflattığını ve ebeveynlerin bu dengeyi nasıl daha sağlıklı kurabileceğini tüm
yönleriyle ele alıyoruz.
Ekranlar Neden Duygusal Dayanıklılığı Zayıflatıyor?
Sorunun temelinde, ekranların çocuk beynini uyarma biçimi yatıyor. Özellikle
ödül sistemi bu süreçte kilit rol oynuyor.
1. Anında Ödül ve Dopamin Döngüsü
Oyun kazanmak, videonun hemen açılması, bir sonraki içeriğin otomatik
gelmesi…
Ekranlar, çocuğun beynine sürekli anlık tatmin sunar. Bu da beynin dopamin
salgılamasına neden olur. Dopamin, “iyi hissetme” ve motivasyonla
ilişkilendirilen bir kimyasaldır.
Sorun şurada başlar:
Beyin bu yoğun uyarılmaya alıştıkça, gerçek hayattaki daha yavaş ve emek
gerektiren aktiviteler (resim yapmak, oyun kurmak, bir arkadaşla anlaşmazlık
çözmek) çocuk için sıkıcı hale gelir. Sabır eşiği düşer, tahammülsüzlük artar.
2. Sıkılmaya Tahammülsüzlük ve Öz Disiplin Sorunu
Sıkılmak, çocuk gelişiminin doğal bir parçasıdır. Çünkü sıkıntı anlarında çocuk,
kendi iç kaynaklarını kullanmayı öğrenir. Ancak her sıkılma anı ekrana
yönelerek geçiştirildiğinde, beyin duyguları kendi kendine düzenleme pratiğini
yapamaz.
Bu durum zamanla şuna yol açar:
Çocuk zorlandığında, öfkelendiğinde ya da hayal kırıklığı yaşadığında, kendini
sakinleştirmek yerine dışsal bir uyarıcıya (ekran) ihtiyaç duyar. Öz disiplin
gelişimi ciddi şekilde yavaşlar.
Duygu Düzenleme Zayıfladığında Ne Olur?
Aşırı ekran kullanımı, günlük hayatta bazı çok net sinyallerle kendini gösterir.
1. Ekran Kapatıldığında Patlayan Öfke
Ekranı kapatma anında yaşanan yoğun krizler – bağırma, ağlama, vurma –
çoğu ebeveynin tanıdığı durumlardır. Bu tepkiler, “şımarıklık” değil; beynin
yüksek uyarılmaya alışmış olmasının bir sonucudur.
Çocuğun sinir sistemi, ani geçişleri tolere edemez hale gelir. Bu da öfke
kontrolünü zorlaştırır.
2. Sosyal ve Empati Becerilerinde Zayıflama
Duygu düzenleme sadece kendi duygularını değil, başkalarının duygularını da
anlayabilmeyi gerektirir. Ancak ekran başında geçirilen süre arttıkça,
çocukların yüz yüze etkileşimleri azalır.
Gerçek hayatta mimikler, ses tonu ve beden dili gibi ince detaylar saniyeler
içinde değişir. Ekranlar bu ipuçlarını yakalamayı öğretmez. Sonuç olarak
çocuklar empati kurmakta ve sosyal ortamlarda uygun tepkiler vermekte
zorlanabilir.
Ekranla Sağlıklı İlişki Kurmak Mümkün mü?
Evet. Buradaki mesele ekranı tamamen yasaklamak değil, doğru sınırları
koyabilmek.
1. Net ve Tutarlı Sınırlar Belirleyin
Ekran süresi, yaşa uygun ve net kurallarla sınırlandırılmalıdır.
Örneğin: “Hafta içi ekran süresi günde 1 saat.”
Bu kurallar pazarlık konusu olmamalıdır. Süre dolmadan birkaç dakika önce
hatırlatma yapmak ve ekranı kapattıktan sonra çocuğu hemen başka bir
etkinliğe yönlendirmek büyük fark yaratır.
2. Gerçek Hayatta Alternatifler Sunun
Çocuğun “sıkılıyorum” demesi bir problem değil, bir fırsattır.
Resim yapmak, hamurla oynamak, mutfakta yardım etmek, legolarla zaman
geçirmek ya da birlikte parka çıkmak; hem duygu düzenleme hem de problem
çözme becerilerini destekler.
Özellikle ebeveynle birlikte yapılan aktiviteler, çocuğun kendini güvende
hissetmesini sağlar.
3. Rol Model Olduğunuzu Unutmayın
Çocuklar söylediklerimizi değil, yaptıklarımızı örnek alır. Sürekli telefonla
ilgilenen bir ebeveynin, çocuktan ekranı bırakmasını beklemesi gerçekçi
değildir.
Yemek masasında, oyun zamanlarında ve yatmadan önce ekranları bilinçli
olarak bırakmak, çocuğa verilebilecek en güçlü mesajlardan biridir.