Pamukkale / Denizli

Mehmetçik Mah. 2622 Sk. No:2 Daire: 3 Altınyaprak Apartman

DUYGU REGÜLASYONU

 

DUYGU ODAKLI TERAPİ NEDİR?

Duygu odaklı terapi (DOT), bireyin zihninde bulunan duyguların bireye fark ettirilerek durumlara uygun duygu deneyimine ulaşmalarını amaçlayarak, kişilerarası etkileşim ve müdahale tekniklerini kullanan bir neo-hümanistik tedavi yöntemidir.

Leslie Greenberg tarafından 1980’lerde geliştirilmiştir.

Birey merkezli terapi, geştalt terapi, varoluşçu terapi ve deneyimsel terapinin temel unsurlarını modern duygu, biliş, bağlanma teorisi, kişilerarası teori, psikodinamik ve öyküsel terapi ile sentezlenmesi bakımından bütünleştirici deneyimsel tedavi yöntemidir.

Greenberg’ in önerisiyle DOT terimi, duyguları psikolojik müdahalenin odağı olarak gören tüm psikolojik tedavi yaklaşımlarına atıfta bulunan bütünleyici bir terim olarak kullanmıştır.

DUYGU ODAKLI TERAPİNİN KURAMSAL ÇERÇEVESİ

DOT’ un teorik çerçevesini oluşturan kuramların başında birey merkezli teori yer alır. Burada insanların olabileceklerinin en iyisi olmalarına vurgu yapan kendini gerçekleştirme kapasitesi kavramını benimsemek yerine DOT, insanların çevreye kendilerini adapte etmede karmaşa yaşayabileceklerini ancak buna rağmen hayatta kalabilmek için çeşitli yaşamsal beceriler geliştirerek yaşamlarını devam ettirdiğine inanır.

Danışanlarının sorunlarının kaynağı hakkında karar vermek ve bu noktada danışanı bilgilendirmek konusunda terapistlerin uzman konumunda olmasını reddeder. Çünkü terapistin uzman olma konumu terapötik ilişkinin doğasını bozar. Danışanların kendi deneyimlerine dikkat etmelerini ve keşfetmelerini engeller.

Teorik arka planda yer alan bir diğer kuram varoluşçuluktur. Bu kuruma göre insanın «anlama isteği» en temel dürtüsüdür. Bu noktada DOT anlam aratmanın insan işlevselliğinin özü olduğuna inanır.

Bireyin nihai endişelerden haberdar olması sonucu ortaya çıkan kaygı, kişinin gerçek tercih yapma kapasitesini engelleyen savunma mekanizmalarına yol açar. DOT, varoluşçuların kaygı ve seçim yapma kapasitesine olan inancı benimser ve bunları terapinin odak merkezi yapar.

Bir diğer yaklaşım ise geştalt terapidir. İhtiyaçlar, geştalt terapinin en temel süreci olmasına rağmen nasıl ortaya çıktıklarına dair kapsamlı bir açıklama getirilmemiştir. DOT ise ihtiyaçların ortaya çıkışını şema aktivasyonu açısından açıklar.

Geştalt teorinin kendilik hakkındaki görüşlerini benimseyen DOT’ a göre kendilik derinlerde bir yerde değil yüzeydedir. İhtiyaçları karşılamak, problemleri çözmek, engellerle baş etmek için organizma ve çevre arasında sürekli değişen bir sınırda oluşur.

DOT kalıcı değişimin sağlanması için terapinin merkezine duygusal değişimin yerleştirilmesi gerektiğini savunur ve bu nedenle modern duygu kuramını benimser.

DOT’ un temel amacı benliği ve kendiliği güçlendirmek, duygulanımı düzenlemek ve yeni anlamlar yaratmaktır.

Organizmanın bakım, büyüme ve yeterlik için doğuştan gelen bir eğilime sahip olduğu görüşü DOT’ un temel ilkesidir.

DOT terapide kalıcı değişim sürecinin yaratılması için duygusal değişimin temel rolünü ihmal eden buna karşı bilinçli anlayışa, bilişsel ve davranışsal değişime aşırı vurgu yapan batı kökenli psikoterapi yaklaşımlarına karşı bir duruş sergiler.

Anlamın ve davranış değişikliğinin önemini inkâr etmemesine rağmen DOT; duyguların farkına varılmasına, kabul edilmesine, anlaşılmasına ve psikoterapötik değişim için duygu değişiminin önemine vurgu yapar.  Bu açıdan geleneksel yaklaşımlardan farklılaşır.

DUYGU NEDİR?

Duygular direkt olarak insanın neyi, nasıl algılayacağını, bilgiyi ne hızla işleyeceğini, bir olay karşısında ne düşüneceğini ve nasıl tepki vereceğini etkileyen temel oluşumlardır.

Yaşanılan deneyimlerin ilk değerlendirilmesi duygular tarafından sağlanır. Bu sebeple bilinçsiz ve otomatik bir şekilde üzülür, korkar, endişelenir ve mutlu oluruz. Sonrasında ise bu duyguların işlevsel olup olmadığı ile ilgili değerlendirme yaparız.

Duyguların katı bir şekilde kontrol altına alınmasından çok düzenlenmesi gereken ana malzemelerdir.

Duygular DOT’ ta birincil, ikincil ve araçsal duygular olarak farklı türlere ayrılmaktadır.

BİRİNCİL DUYGULAR

-Terapide açığa çıkarılmaya çalışılan, başka bir duyguya indirgenemeyen «şimdi ve burada» olan olaylara doğrudan verilen tepkilerdir.

-Durumlar karşısında anlık tepkiler olarak gelişen bu duygular ikiye ayrılır: İşlevsel olan ve işlevsel olmayan şeklinde ayrılırlar.

Birincil İşlevsel Duygular: Değişen durumlar karşısında verilen içgüdüsel duygusal tepkilerdir. Hayatta kalma dürtüsü ve kişinin refahı için bilgi sağlar. Uyarıcı ortadan kalktığında kaybolur.

Birincil İşlevsel Olmayan Duygular: Bireyin duygusal sisteminde sorun olduğunda ortaya çıkan, sağlıksız, önceden öğrenilmiş, zarar verici oldukça yoğun hissedilen ve kurtulmak istenilen duygulardır. Bu duygular çok hızlı bir şekilde ortaya çıkar ve bireyin kontrol sistemini ele geçirirler. Uyarıcılar ortadan kalktığında dahi devam ederler. Bu nedenle bir türlü iyileşemeyen yara olarak değerlendirilir.

İKİNCİL DUYGULAR

Birincil bir his veya düşünceye verilen yanıtlar veya bunlara karşı sergilenen savunmalardır.

Birincil duyguların tolere edilememesi ve engellenmesi sonucu oluşurlar.

İşlevsel olan duyguların akışını engellerler.

Hissedilen başka bir birincil duyguyu gizlemek ve maskelemek için kullanılan duygulardır.

Örneğin hissedilen öfke genellikle temelde üzüntü, değersizlik ve hayal kırıklığı gibi duyguları perdeleyen ve çoğunlukla altta yatan acı ve güçsüzlük duygularını saklayan bir maskedir.

ARAÇSAL DUYGULAR

Diğer insanların belli bir şekilde düşünmesi, hissetmesi ve davranması için sergilenen yani bireylerin isteklerini başkalarına yaptırabilmek için ortaya çıkan duygulardır.

İlgi beklemek için ağlamak, diğerlerinin gözünü korkutmak için öfkelenmek gibi örnekler verilebilir.

Bilinçli veya bilinçsiz olarak deneyimlenen bu duygular, zaman içinde kişiliği şekillendirebilir.

Türkiye gibi bir ülke de çocukluktan itibaren duygularını görmezden gelerek, erteleyerek, kimi zaman bastırılarak yetiştirilen ve kişilerarası ilişkilerinde ikincil ve araçsal duygularını ön plana çıkararak davranışlarını düzenleyen bireylerin, karşılaştıkları sorunları anlama ve çözümleme de hem psikolojik danışmanlara hem de bireylere farklı bir çerçeve sunar.

Yemeğini yemeyen bir çocuğa, çizgi film eşliğinde yemek yedirme girişimleri bu durumun örneklerindendir. Ekran başında hipnotize olmuşçasına yemek yiyen çocuk bedeninden içeri aldığı şeyin onda nasıl bir duyuma ve duyguya yol açtığını fark etmeden, sorun çıkarmadan yemeğini yer. Ancak biyolojik ihtiyacı nedir, bu ihtiyacı bir birey olarak kendisi nasıl düzenleyebilir, ona nasıl tepkide bulunabilir, karşılandığında neler hissedebilir gibi pek çok hayati mesajdan mahrum bırakılır.

DUYGU DÜZENLEME NEDİR?

Kişinin başından geçen farklı olay, durum veya belli başlı uyarıcılara cevaben duygularını ve duyguları eşliğindeki ifadelerini kontrol edebilme, yönetebilme ya da değiştirebilme becerisidir.

Yaşanan olaylar sonrasında kişinin değişen şartlara adapte olmasını sağlayan veya amacına ulaşabilmek için duygusal tepkilerinin şiddetini veya zamanını kontrol edebilmeyi amaçlayan bir takım strateji dizilerini içerir.

DUYGU DÜZENLEME NASIL YAPILIR?

Kendi içerisinde çok değişken bir süreçtir. Süreç içerisinde kişi amacına uygun biçimde hissettiği bir duygusal tepkinin düzeyini olumlu ya da olumsuz olarak yükseltip düşürebilir veya aynı şekilde devam ettirebilir. Duygu düzenleyebilmek için;

Durum: Duyguları orta çıkaran bir olay ya da durumun varlığı gerekir.

Dikkat: Yaşanan duruma, söylenen söze ve söylenenlerin eşliğindeki sözel olmayan ipuçlarına dikkat edilir.

Değerlendirme: Yaşanan durum ve dikkat edilen detaylarla beraber kişide şekillenen etkili düşünceler ve yorumlamalardır.

Tepki: Yapılan değerlendirme ardından olumlu ve sağlıklı verilen duygusal ve davranışsal tepkilerdir.

DUYGU DÜZENLEME TEKNİKLERİ

Baskılama: Mevcut duygunun dışavurumu engellenmektedir. Duygunun davranışsal olarak dışavurumu azalırken duygunun deneyimi azalmayacaktır.

Durumun Seçimi: Kişinin diğer insanlara, olaylara ya da nesnelere yaklaşıp yaklaşmayacağını, uzak kalıp kalmayacağını ifade eder.

Durumun Değişikliği: Kişi, duygusal tepkilerinin değişimi için doğrudan o anki durumu ya da ortamı değiştirir.

Dikkat Yönünün Değiştirilmesi: Duyguları kontrol edebilmek adına o anda odaklandığı dikkati farklı bir yöne kaydırır.

Düşünce Biçimini Değiştirme: Olay hakkında düşünme biçimini, yorumlamalarını değiştirmesini içerir.

SELİN BAŞTÜRK

0 0 Puanlar
Puanlayın
Ücretsiz Ön Görüşme
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x