Kişilik Nedir?
Bir insanı başkalarından ayıran, bireyin iç ve dış çevresine uyum sağlamak için geliştirdiği duygu, düşünce ve davranış özelliklerinin tutarlı olduğu, kalıplaşmış alışkanlık haline gelmiş ilişkiler bütünüdür. Kişilik Örüntüsü bir bireyin davranışlarını, düşünce tarzını, duygusal tepkilerini ve ilişki kurma biçimini kapsayan sürekli ve karakteristik bir yapıdır
Çocuklukta kişilik örüntüleri, bireyin kişilik özelliklerinin ve davranışlarının şekillendiği önemli bir dönemdir. Bu dönemde çeşitli faktörler kişilik gelişimini etkileyebilir.
1)Bağlanma Stilleri: Çocukların ebeveynleriyle kurdukları bağlanma türleri, ileriki yaşamlarında ilişkilerini ve duygusal sağlığını etkiler. Güvenli bağlanma, kaygılı bağlanma, kaçınmacı bağlanma ve düzensiz bağlanma gibi türler vardır.
Çocukluktaki bağlanma stillerini daha iyi anlayabilmek için bebeklikte bağlanma stillerine bakmalıyız bunun içinde bize en iyi yol gösterecek olan deney , Ainsworth’un Yabancı ortam deneyidir . Bu deneyde bebekler bir oyun odasının içerisinde, bakım verenleri ve bir yabancıyla sırasıyla; tanışma, ayrılık ve yeniden bir araya gelmeyi içeren bir seri olay yaşar.
Bebeklikte oluşan bu bağlanma stillerinin çocukluktaki etkileri şu şekildedir:
A)Erken güvenli bağlanmanın ;duygusal sağlık, yüksek özsaygı ,kendine güven ,yaşıtlarla, öğretmenlerle yeterli sosyal iletişim kurdukları bulunmuştur
B)Bebeklikte dirençli güvensiz olarak sınıflanmanın ilkokuldaki bilişsel gelişimi olumsuz şekilde etkilediği ortaya konmuştur
C)Yakın zamanda yapılan bir metaanalizde ise dağınık bağlanmanın ,kaçınan ve dirençli bağlanmaya kıyasla dışsallaştırılmış problemlerle (örneğin ;saldırganlık ,düşmanlık ,aykırılık)daha güçlü olduğu bulunmuştur.
2)Ebeveyn Tutumları
Kişilik örüntüsünü belirleyen tek faktör bağlanma tipleri değildir, kişiliği etkileyen başka bir unsursa ebeveyn tutumlarıdır. Gerçekten de araştırmacılar erken güvenli bağlanma ile sonraki tecrübelerin, özellikle anne ilgisi ve yaşam stresinin çocukların ileriki yıllardaki davranış ve uyumlarıyla bağlantılı olduğu bulunmuştur.
3)Genetik Faktörler
Kagan ve arkadaşları genetik özelliklerin ve mizacın çocukların sosyal gelişimindeki rolünün ,Bowlby ve Ainsworth gibi bağlanma kuramcılarının kabul ettiğinden daha büyük olduğunu düşünmektedir.Örneğin bazı bebeklerin strese toleransı düşükse bu güvensiz bağlanmadan değil bebeğin yaşıtlarıyla anlaşma yeteneğinin olmayışından kaynaklanmaktadır.
Erikson’ın Psikososyal Gelişim Kuramına göre çocuklukta kişilik örüntüleri:
Erickson’ın psikososyal gelişim kuramında 8 dönem vardır 3 tanesi ise çocukluk dönemlerini içerir.
1.Özerkliğe Karşı Utanç ve Şüphe (1-3 yaş): Çocuklar bu dönemde bağımsızlıklarını keşfetmeye başlarlar. Başarıyla bağımsızlıklarını ifade edebilirlerse, özerklik duygusu geliştirirler. Ancak aşırı eleştiri veya kontrol, utanç ve şüphe duygularına yol açabilir.Örneğin çocuk ,kendi başına yemek yemeye çalışırken sürekli olarak yardım edilirse veya başarısız olduğunda cezalandırılırsa ,kendi yeteneklerine olan güveni sarsılabilir
2.Girişimciliğe Karşı Suçluluk (3-6 yaş): Bu dönemde çocuklar, çevrelerini keşfetme ve yeni şeyler deneme konusunda cesaretlendirilirlerse girişimcilik duygusu geliştirirler. Ancak, aşırı kısıtlama veya cezalandırma, suçluluk duygularına neden olabilir.
3.Çalışkanlığa Karşı Aşağılık Duygusu (6-12 yaş): Okul çağındaki çocuklar, yeteneklerini ve becerilerini geliştirme fırsatları bulduklarında çalışkanlık duygusu
geliştirirler. Ancak, sürekli eleştiri veya başarısızlık aşağılık duygusuna yol açabilir.
Psikanalitik düşünceye göre, bebekler doğdukları andan başlayarak kendilerini annelerinden ve çevredeki diğer insanlardan ayırt edemezler. Ana karnındaki bebeğin tam olarak neler yaşadığını bilmek olanaksızdır. Dış dünyadan gelen uyarıları, sözgelimi sesleri bir biçimde algıladığını biliyoruz. Ama kendisini, içinde yüzdüğü amnion sıvısından, göbek kordonuyla bağlı olduğu plasentadan ve plasentanın gömülü olduğu uterus duvarından ayrı bir varlık olarak algılayabileceğini düşünmek çok zordur. Doğumla birlikte bebeğin annesiyle iç içe olması sona erer. Öyle de olsa, bebeğin beyninin bu gerçeği birdenbire kavrayacak kadar gelişmiş olduğu kolayca söylenemez. Yani bebek, doğumdan sonra da bir süre kendisini annesinden ve genel olarak çevreden ayırt edemiyor olmalıdır. Bu sürenin ne kadar olduğunu tam olarak bilmek olanaksızdır. Ancak, bu konudaki çalışmalarıyla psikanalitik kurama önemli katkıları olan M. Mahler’in görüşleri burada aydınlatıcı olmaktadır.
Ayrımlaşma-bireyselleşme kuramı
Bu kuram, çocukların doğumdan itibaren annelerinden ayrışarak bireyselleşme sürecini nasıl geçirdiklerini açıklar Mahler’in kuramına göre, çocuk gelişimi birkaç aşamadan oluşur:
1.Normal Otizm Dönemi (0-2 ay): Bebek, kendisini annesinden ayrı bir varlık olarak algılamaz.
2.Sembiyotik Dönem (2-6 ay): Bebek, annesiyle bir bütün olarak hisseder.
3.Ayrımlaşma Dönemi (6-24 ay): Bebek, annesinden ayrışmaya başlar ve bireyselleşme süreci hızlanır. Bu dönem kendi içinde alt aşamalara ayrılır:
•Farklılaşma Alt Dönemi (6-10 ay): Bebek, annesinden fiziksel olarak ayrışmaya başlar.
•Uygulama Alt Dönemi (10-16 ay): Bebek, bağımsız hareket etmeye başlar.
•Yeniden Yakınlaşma Alt Dönemi (16-24 ay): Bebek, bağımsızlık ve annesine yakın olma arasında denge kurmaya çalışır.
4.Bireyselleşme ve Nesne Sürekliliği Dönemi (24-36 ay): Çocuk, annesinin sürekli bir varlık olduğunu anlar ve kendi kimliğini geliştirir. Bu kuram, çocukların psikolojik gelişiminde anne-çocuk ilişkisinin önemini vurgular ve çocukluk dönemindeki deneyimlerin, yetişkinlikteki kişilik yapısını nasıl etkilediğini açıklar.
Psikanalitikte Melanie Klein
Çocuklukta kişilik örüntülerini anlamak için önemli katkılarda bulunmuş bir psikanalisttir.Klein, özellikle çocukların bilinçaltını anlamak için serbest oyun gözlemlerini kullanmıştır. Bu yöntemle, çocukların iç dünyalarını ve duygusal çatışmalarını ortaya çıkarmayı amaçlamıştır.
Klein’in nesne ilişkileri kuramı
Özdeşim kurmanın içe alma (inkorporasyon), içe atma (inrojeksiyon) ve içselleştirme (internalizasyon) olarak kimlik oluşumuna giden tüm aşamalarını kendilik ve nesne ilişkisi bağlamında açıklar. Klein ; çocuğun nesneye yönelen sevgi ve nefretinin yarattığı çatışmanın, çocuğun zihinsel yaşamını oluşturduğunu belirtir. Özellikle anne ile olan ilişkilerinin, kişilik gelişiminde kritik bir rol oynadığını savunur. Bu kurama göre, çocuklar içsel dünyalarında “iyi” ve “kötü” nesneler arasında bölünmeler yaşar ve bu bölünmeler, ileriki yaşamlarında kişilik örüntülerini etkiler
Klein’in çalışmaları, çocukların erken yaşlarda yaşadıkları deneyimlerin ve duygusal ilişkilerin, yetişkinlikteki kişilik yapılarının temelini oluşturduğunu göstermiştir. Bu nedenle, çocukluk dönemindeki duygusal ve sosyal deneyimlerin, bireyin genel ruh sağlığı ve kişilik gelişimi üzerinde derin etkileri vardır.
Çocuklukta Kişilik Bozuklukları Görülme nedenleri:
• Çocuklukta kişilik sendromlarının görülmesinin birkaç nedeni olabilir. Bu sendromlar genellikle biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklanır:
1.Genetik Faktörler: Ailede benzer sorunların olması, çocuklarda kişilik sendromlarının gelişme riskini artırabilir.
2.Beyin Gelişimi: Beynin belirli bölgelerindeki gelişimsel sapmalar ilerleyen yaşlarda kişilik bozuklarının önünü açabilir
3.Çevresel Etkiler: Çocukların maruz kaldığı stres, travma veya ihmal gibi olumsuz çevresel faktörler, kişilik sendromlarının gelişmesine sebep olabilir
4.Ebeveyn Tutumları: Aşırı otoriter, baskıcı veya ihmalkar ebeveyn tutumları, çocuklarda uyum ve davranış bozukluklarına neden olabilir
Belirtileri erken çocukluk yıllarından gelir fakat ergenlik dönemi tamamlanmadan kesin tanısı konmaz. Çünkü bu
dönemde henüz kişilik oturmamıştır ve bunun tamamlanmasından sonra kişi erişkinliğe geçince davranışların sıklığına bakılarak bir değerlendirme yapılması gerekir .
Belirtileri:
1)Eleştiriye veya reddedilmeye karşı aşırı hassasiyet
2)Yoğun yetersizlik hissi
3)Kişiler arası temas gerektiren aktivitelerinden kaçınma 4)Sosyal olarak ketlenmiş, çekingen ve izole, yeni aktivitelerden veya yabancılarla tanışmaktan kaçınma hali görülür.
Beyza Gül Kabul