Pamukkale / Denizli

Mehmetçik Mah. 2622 Sk. No:2 Daire: 3 Altınyaprak Apartman

DİSOSİYATİF KİMLİK BOZUKLUĞU (ÇOĞUL KİŞİLİK)

 

Dissosiyasyon normalde bütünlük içerisinde olan bilinç, bellek, kimlik, duygu, algı, beden temsili, motor kontrol ve davranışta ayrışma ve/ya da süreksizlik olmasıdır. Bu ayrışma ve süreksizlikler psikolojik işlevlerin her alanını etkileyebilir. Dissosiyatif bozuklukların en kapsamlısı olan dissosiyatif kimlik bozukluğunda (DKB) bu işlevlerin hemen hepsi etkilenir. Bu alanların bir bölümünün etkilendiği durumlar ise depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu, dissosiyatif amnezi (füglü ya da fügsüz) ve diğer özgül dissosiyatif bozukluklar (DÖDB) içerisinde yer alır.

Dissosiyasyon gelişimsel dönemde (genellikle ergenlik öncesinde) yineleyen travmatik yaşantıların ruhsal olarak üstesinden gelme çabası biçiminde ortaya çıkar ve zamanla uyumsal olmayan bir sürece dönüşür. Dissosiyasyonun yaygın olarak bilinen tanımı her ne kadar “bölünmeyi” temel almakta ise de bu durumdaki her bireyin aynı zamanda eksikliğini hissettiği ruhsal bütünlüğü elde etme çabası içerisinde olduğunu da dikkate almak gerekir.

 

Tarihçe

Posesyon (tutulma, çarpılma), olarak adlandırılan ve başka bir varlığın (cin,şeytan vb.) kişiye egemen olması ya da “içine girmesi” yaşantılarına bir çok kültürde rastlanmıştır. Örneğin 18. yüzyıl sonlarına dek Batı toplumlarında bir çok kişi o çağın paradigmaları uyarınca kültürün onayladığı egzorsizm türleriyle tedavi edilmeye çalışılmış, işkence görmüş, ve hatta “cadı” kabul edilerek yakılarak ortadan kaldırılmışlardır. Modern dünyada alter kişilikler bireyin iç dünyasında yer alan “kişilik durumları” ve “kimlikler” olarak tanımlanırken, posesyonda ise tanım gereği kontrol kişinin dışındaki bir gücün elinde olarak yaşanmaktadır.

Alter kişilikler bireye özgü iken posesyona yol açtığı düşünülen varlık başka bireyleri de etkileyebilen ve bir kişiden çıkıp diğerine gidebilen (paylaşılan) bir güç olarak kabul edilir. Alter kişilikler ve posesyon yaşantıları aynı kişide bir arada bulunabilmektedir. DKB üzerine modern çalışmalar 19.yüzyıl sonunda, özellikle Pierre Janet’in çabalarıyla öne çıkmıştır. Bu ilgi ana-akım psikiyatri içerisinde kısa sürmüş, ancak 1980’lerde yeniden canlanmıştır. 1990’lı yıllarda özellikle ABD’de öncü nitelik taşıyan çalışmaların “backlash” adı verilen ve akademisyenlerin de katıldığı bir karşı çıkış nedeniyle zarar gördüğü bilinmektedir. Bu yıllarda DKB üzerinde Türkiye’de başlayan ve önemli bilimsel yayınlara yol açan çalışmalar ise bu dinamiğin kırılması ve konunun globalleşmesi açısından tarihsel önemde katkı sağlamıştır.

Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu Nedir?

DKB’nun temel belirtileri kimlik ve bellekle ilgilidir. Kendi içinde sürekliliği olan ve birbirinin yerini alabilen farklı kişilik durumları aynı kişide birlikte varlığını sürdürmekte ve yineleyici amneziler tabloya eşlik etmektedir.

Ayrılaşmış kendilik durumları, yani (alter) kişilikler mental içerik ve işlevleri seçici olarak harekete geçirme (görece stabil ve süregiden) örüntülerinin mental odaklarıdır. Söz konusu mental içerik ve işlevler rol alma ve rol oynama boyutlarıyla açıkça davranışa dökülebilir. Bunlar intrapsişik, kişilerarası ve çevresel uyaranlara duyarlıdırlar; kendi kimlik ve düşünce yapısı hissine sahiptirler, düşünce süreci ve eylem başlatma kapasiteleri vardır. Her biri zihnin bir parçası olarak değil, zihnin değişik bir örgütlenme biçimi olarak anlaşılmalıdır. Alter kişilikler bütünün bir parçası olmaktan çok değişik örüntüler olarak düşünüldüğünde sayılarının neden çok fazla olabildiği daha iyi anlaşılır. Bir hastada gelişkin alter kişilikler yanı sıra çok sayıda küçük parçalar da olabilir. Bazı parçalar sadece bir duyguyu ya da bir anıyı taşır, bunların ortaya çıkışı bir flaşbek tarzında olur.

Bu kişilikler belirgin olarak farklı ses, aksan, kelime haznesi, yüz ifadesi, hareket özellikleri, sağ-sol el seçimi, allerji, semptom, gözlük numarası, psikolojik test bulgusu, beyin perfüzyonu ve ilaç yanıtı gösterebilir. Kendilerinin algıladıkları yaş, etnisite, cinsiyet, köken ve fiziksel özellikler farklı olabilir. Tercihleri, önem verdikleri değerler, amaçlar, anılar farklı olabilir. Farklılıklarını ayrı giysiler kullanma, farklı çevrelerde ilişki kurma ve bireysel ilgileri izleme yolu ile yaşama dökmeye çalışabilirler. Ancak ayrılıklarını sürdürme ve farklı eğilimlerini gerçekleştirmeye verdikleri önem farklı olabilir. Hasta gündelik yaşamının büyük bölümünü genellikle depresif duygular içerisinde olan ve içinde bulunduğu ruhsal durumun sonuçlarına katlanan “evsahibi” kişiliğiyle geçirir.

Farklı kişilik durumlarının birbirlerinin yerini alması yerine çoğu zaman birbirlerini etkileme, yönetme, kesişme, birlikte bulunma (co-presence) ortaya çıkar. Kişilik durumları birbirlerinin etkinliklerinden haberdar olabileceği gibi (eşbilinçlilik, coconsciousness), bazıları hangi yılda yaşandığından dahi habersiz olabilir. Genellikle çoğu vakada bir düzineden fazla farklı kişilik durumu görülmekte ve bunlardan bir bölümü çevre ile uzun süreli ve karmaşık ilişkiler kurarken, bazıları sadece iç dünyada etkin olmaktadır.

Hastanın gündelik yaşamının çoğunu geçirdiği hali (evsahibi kişilik) genellikle kronik olarak depresiftir (distimi), buna majör depresyon dönemleri eklenebilir (“çifte depresyon”, “dissosiyatif depresyon”). Alter kişilikler arasındaki kesişimler ve etkileşimler hastayı rahatsız eden ve yakınmasına konu olan ikincil (dolaylı) klinik belirtilerin kaynağını oluşturur. Örneğin değişik alter kişiliklerden kaynaklanan mesajlar hasta tarafından işitsel varsanı olarak duyulabilir. Bu durumlar varsanı ölçüsünü almadan bir “hissetme” ve “içerden bilme” niteliğinde de olabilir.

Hasta kendisinin içinde bir başka kişinin bulunduğu hissini duyabilir ya da bir alter kişiliği hayali arkadaş olarak algılayabilir. Bazı davranış, düşünce ve duygularının kimden kaynaklandığını değerlendirmekte zorluk çekebilir. Ev sahibi kişilik zihnine düşünce ve duygular sokulduğunu, bazı duyguların başkaları tarafından oluşturulduğunu, başkaları tarafından yönetildiğini hissedebilir, kendisini eleştiren ve yorumda bulunan sesler duyabilir (“Schneider belirtisi”). Bu belirtiler DKB’nin şizofreni ile karıştırılmasına yol açar. Bazı alter kişilik durumları aniden ortaya çıkıp kaybolan duygudurumlar (morali bozulma, nedensiz neşe ya da öfke vb.) olarak hissedilebilir ve bu görünüm hafif ve hızlı döngülü bipolar bozukluk (bipolar II) ya da siklotimi sanılabilir.

Çok sayıda somatik yakınma dile getirilir. Bunlar içerisinde baş ağrısı, migren ve konversiyon belirtileri en sık görülenlerdir ve genellikle kişilik değişimi anında ya da bir alter kişiliğin denetimi almak için diğerini zorladığı anlarda ortaya çıkar. Hiç bir şey yapmadan, boş gözlerle bakarak geçirilen zaman dilimleri olarak görülen trans halleri gözlenir. Deja vu, telepati, geleceği görme, eşyaları düşünce ile hareket ettirme, içine cinlerin ya da başka varlıkların girmiş olması, reenkarnasyon yaşantıları gibi doğaüstü yaşantılar tanımlanabilir.

Alter kişilikler

koruyucu-kollayıcı, ev sahibi kişiliğe düşman, intihara eğilimli, karşı cinsten, cinsel bakımdan aktif (“güçlü kadın”), çocuk yaşta, ya da gey/lezbiyen gibi özellikler gösterebilir. Bazıları yaşanmış olan ve diğer kişilik durumlarının amnezik olduğu çocukluk çağı travmasına ilişkin bilgi, anı, düşünce, duyu ve duyguları içerirler. Kendisini insan olmayan, cin ya da benzeri bir varlık ya da ölü olarak tanımlayan alter kişiliklere de rastlanır. Alter kişiliklerden bazılarının etkinliğine bağlı olarak kendine fiziksel zarar verme, intihar girişimi ve agresif davranış görülebilir.

Bir alter kişiliğin ev sahibi kişilik öldüğünde kendisinin yaşamaya devam edeceğine inanması “ayrı olma ”ya örnek oluştururken (bu bir “iç cinayet” olarak intiharı kolaylaştırır) , kendisini ev sahibinden değişik cinsiyette ve yaşta algılaması farklılığa örnektir. Birbiriyle özdeş fakat birbirinin yaptığını hatırlamayan alter kişiliklerden oluşan bir bileşim de olabilir, böyle bir hastada kimlik dalgalanması yerine amnezi ön planda yer alır. Kimi zaman alter durumlar görece küçük bir parçadan ibarettir (örneğin tek bir düşünce ya da duygu, ya da bunların sınırlı bir kombinasyonu), bunların ortaya çıkışı ani duygudurum dalgalanmaları (birden morali bozulma ya da anlaşılmaz iyimserlik) ya da içeriği travmatik anı ile yüklü ise bir flaşbek gibi yaşanabilir.

 

DSM-5 TANI KRİTERLERİ

  1. Kimliğin iki ya da daha fazla farklı kişilik durumları ile(alter) bozulması ya da alterlere sahip olma durumunun, benlik kavramının süreğenliğinin, davranışların, duygu durumun, algıların, bilişlerin, belleğin ya da duyusal motor işlevselliğinin bozulması durumu. Bu bozulma başkaları ya da hastanın kendisi tarafından fark edilebilir.
  2. Normal unutkanlığın ötesinde olan, önemli kişisel bilgilerin unutulması ve olayların hatırlanmasında boşlukların olması.
  3. Belirtilerin genel olarak kabul edilen kültürel ya da dini bir öğretinin parçası ya da madde kullanımı ve tıbbi bir durumla açıklanamayacak olması.
  4. Çocuklarda semptomların hayali oyun arkadaşlarına veya diğer oyunlara atfedilmemesi.

 

Dissosiyatif bozuklukların sebepleri arasında aşağıdakiler bulunur;

  • Çocukluk çağı ihmal veya istismarı
  • Güvensiz bağlanma
  • Ailenin psikopatolojisi
  • Toplumun dissosiye edici (ayrıştırıcı) etkisi

Dissosiyatif kimlik bozukluğu çocukluk çağında yaşanan bir kötüye kullanım yaşantısına bağlı olarak gelişen kronik bir travma sonrası dissosiyatif psikopatoloji olarak ele alınmaktadır. Dissosiyatif kimlik bozukluğuna sahip bireylerde en az bir travmatik çocukluk yaşantısı belirtilmektedir.

Bununla birlikte çocukluk yaşantısında fiziksel, duygusal taciz ve ihmal oranları yüksek olmaktadır. Çocuğun ailesinde ise açık bir şekilde kötü muamele gözlemlenmemektedir fakat örtük ailesel işlev bozukluklarına rastlanmaktadır. Bu işlev bozuklukları arasında; ebeveynler arasındaki geçimsizlik, çocuklar arasında ayrım yapmak, aldatmak veya sevgisizlik sayılabilir.

 

Dissosiyatif kimlik bozukluğu vakalarında karşımıza sıklıkla çıkan alter kimlikleri şu şekilde inceleyebiliriz:

  • Ev sahibi: Gündelik hayatı yöneten ve beden üzerinde en fazla hakimiyeti olan kimliktir. Bu kimlik kendisinden “esas ben” şeklinde bahseder. Bu kimlik genellikle depresif ve enerjisi düşük şekilde karşımıza çıkmaktadır.
  • Kötü alter: Bu alter kimlikler kötü rol üstlenmektedir. Ev sahibi kimlik ve diğer alterleri korkutma eğiliminde olan kimliktir.
  • Yardımcı alter: Genelde ev sahibi kimliğe yardımcı olan ve olumlu tavsiyelerde bulunan kimliktir.
  • Çocuk alter: Çocuklukta yaşanmış olan travmatik deneyimlere sahip olan alter kimliktir. Çoğunlukla travmanın yaşandığı mekâna ve zamana sıkışıp kalan alterdir.
  • Karşı cinsten alter: Dissosiyatif kimlik bozukluğu olan herkes bu altere sahip olamayabilir fakat bu alter var ise kadında erkeksiliğe, erkekte ise kadınsılığa yönelik davranışlara sebep olur.
  • Kopya alter: Kişinin hayatında olumlu veya olumsuz etkide bulunan bireylerin zihindeki kopyaları bu alterdir. Kopya alter kişiye travma yaşatan birey olabileceği gibi kişide olumlu etkiler bırakan terapisti dahi olabilir.
  • Duygu alteri: Çocuklukta yaşanan acı verici olaylara yönelik duygusal baş etme stratejilerinden oluşan alterdir. Bu alter öfkeli, üzgün, neşeli gibi adlandırılır. Duygu alterleri bedeni kontrol ettiklerinde kişide hızlı duygusal geçişler gözlemlenmektedir.
  • Uykucu alter: Travmatik yaşantıdan kaçış yolu olarak ortaya çıkan alter kimliktir. Bedeni kontrol altına aldıklarında kontrolü zor olan ve günde 16 saat uyuma eylemine kadar giden bir eğilimde olur.
  • İkilem alter: Bireyin sahip olduğu ikilemlerden doğar. Örneğin inanmak veya inanmamak üzerine ateist veya dindar bir alter oluşabilir.
  • Cinsel alter: Bu alter kişinin cinselliğe yönelik uygunsuz ilişkisinin sembolüdür ve bedeni kontrol ettiğinde kişiyi istemediği cinsel aktiviteler içerisine sokabilir.
  • Üst yönetici alter: Dissosiyatif kimlik bozukluğu olan bireylerde bazen her şeyi yöneten bir üst alter bulunur ve bu alter kendisini patron olarak görebilir.
  • Gözlemci alter: Bu alter kimlik olup bitenleri, alterlerin kendi aralarındaki dinamikleri ve terapi sürecini gözlemleyen kimliktir ve terapiste güven duyana kadar kendisini açığa çıkarmaz.

Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu ve Psikoterapi Süreci

Dissosiyatif kimlik bozukluğunun psikoterapi sürecini 3 ayrı aşamada incelememiz mümkündür. Birinci dönem kendi içinde 5 evreye ayrılır:

  • Kişinin problemi anlaşılır, tanısı netleştirilir, alter sistemi anlaşılır.
  • Terapötik ilişkinin ve güvenin sağlanması
  • Kişiye dissosiyatif kimlik bozukluğu hakkında bilgi verilmesi
  • Güvenliğin sağlanması
  • Gündelik sorunlara yönelik olarak stabilitenin sağlanması.

İkinci dönem, tedavinin orta dönemi olarak adlandırılır. Bu dönemde travmatik anılar ve yaşantılar üzerine çalışılmaktadır. Bu dönemde kişinin travmatik yaşantıları ve alterlerin travmatik öyküleri ele alınır. Bireyin yaşam öyküsü tamamlanarak aslında bir süreklilik sağlaması hedeflenmektedir.

Üçüncü dönem, tedavinin tamamlanma dönemi olarak adlandırılır. Bu dönemin temel özelliği entegrasyonun yapılması ve yeniden bölünme olmaksızın sorunlarla baş edebilme becerisinin kazandırılmasıdır. Dissosiyasyon yani ayrışma ile çoğullaşan zihnin yeniden bütün hale getirilmesi hedeflenir.

Psikofarmakoloji, hipnoz, EMDR gibi tedavi yöntemleri de dissosiyatif kimlik bozukluğunun tedavi sürecinde kullanılabilen yardımcı tedavi yöntemleri arasında yer alır.

 

VAKA ÖRNEĞİ

Geliş biçimi; 20 yaşında, evli, bir çocuklu, ilkokul mezunu, ev kadını olan Bayan G. bağırarak şehadet getirme, dualar okuma, çırpınma, kendini boğmaya kalkışma nedeniyle getirildi. Bir gün önce kardeşi askere giden hasta, kocası tarafından evlerinin bahçesinde hiç adeti olmadığı şekilde teypten yüksek sesle şarkı dinlerken ve bira içerken bulunmuştu. Kocası , hastanın o sıradaki davranışlarının bir erkek gibi olduğunu, kaba saba konuşup küfrettiğini, daha önce onu hiç böyle görmediğini söylüyordu. Hastanın 7 yıldır bayılma tarzında konversiyon nöbetlerinin olduğu, iki üç yıldır depresif bir duygudurum içinde bulunduğu, 20 gün önce uykusuzluk, evi ile ilgilenmeme yakınmalarıyla bir psikiyatriste başvurduğu, önerilen antidepresan ilacı düzenli olarak kullanmadığı öğrenildi.

Geldiğinde bilinci açık olan hasta yeterli işbirliği kurmuyordu. Zaman zaman taşkınlaşarak bağırıyor, çevresindekilere saldırmaya çalışıyor, zaman zaman da sakinleşiyor ve uykuya eğilimli bir hal alıyordu. Yer, zaman ve kişiye yönelimi bozuktu. Sorulan soruların ancak bir bölümüne yanıt veriyordu. Görsel ve işitsel varsanıları oluyordu. Zaman zaman uygunsuz biçimde gülüyordu. Düşünce içeriği bir bütün oluşturmayacak biçimde karışıktı

İzleme dönemindeki ruhsal gözlem ve bulgular:

Zaman zaman “ayaklarım yerden kesildi, bedenim boş, gövdem yok” diye anlattığı depersonalizasyon halleri oluyordu. Evi ve aile bireyleri kendisine yabancılaşıyormuş, perdeler ve divanlar üzerine geliyormuş gibi hissettiği derealizasyon yaşantıları vardı .

Kısa zaman önce yapmış olduğu işleri, önemli konuşmaları , gitmiş olduğu yerleri, hatırlatıldığı halde, hatırlamadığı oluyordu. Bir görüşme sırasında 55 dakika boyunca kendisine ait tüm bilgileri tamamen unuttu (tam amnezi); o s ırada doktorunu da tanımadı , görüşmeye nasıl ve kiminle geldiğini, odada niçin bulunduğunu bilmiyordu. Evden belirli bir arkadaşına gitmek için çıkıyor, fakat kendisini başka bir yerde bulup oraya nasıl geldiğini hatırlamıyor ve bu durumu çevresine fark ettirmemeye çal ışıyordu. Kocası da hasta için “Ay şe’ye gidiyorum diye çıkar Fatma’dan geri gelir” diyordu. 6 yaşındaki oğlunu kimi zaman “bu benim çocuğum değil” diyerek dövdüğü için çocuğa hastanın anne ve babası bakıyordu. Gece yarısı anne-babasının evinden çıkıp hemen yandaki kendi evine sabah 7’de girdiği halde, bir evden çıkıp derhal diğerine girmiş gibi hissediyordu. Sabah evden çıkıp gece 02’de geri geliyor, geç geldiği için uyarıldığında bütün gün ne yaptığını , nereye gittiğini hatırlamıyor, gece olduğunu dahi o zaman fark ediyordu. Hasta genel olarak dinsel uygulamaları yapmadığı halde zaman zaman kendisini dine vermek, örtünmek istiyordu. Kimi zaman “ruhumda H. diye birisi var, beni alıp götürmek istiyor”, “sanki içime başka bir beden giriyor gibi oluyor”, “iki kişilikliymişim gibi geliyor” diyordu. Ayrıca kafasının içinde değişik zamanlarda anne ve babasının, erkek kardeşinin çocuğunun, H. isminde gerçekte olmayan bir kişinin konuşmalarını ; kedi, köpek sesleri duyuyor ve her bir ses belli konularda konuşuyordu.

“Alter” Kişilikler

(1) “H”: Zaman zaman kendisini H. isminde farklı bir kişi gibi hissettiğini söyleyen hasta bir görüşme sırasında, 5-10 dakika süren bir dalgınlık döneminden sonra affekti, konuşma ve davranış biçimi değişerek kendisini H. olarak tanıttı . H. o sırada nerede olduğunu ve ne yaptığını bilmiyordu, doktorunu tanımıyordu. H., yoldan geçen arabalara binip onlarla para karşılığında birlikte olduğunu, boşanmış , bir çocuklu, genelev semtinde oturan bir kişi olduğunu söylüyordu. Oturduğunu söylediği semt, G.’nin asıl oturduğu semtten ve oğlunun ismi, G’nin oğlunun isminden farklıydı . H., G’yi tanıdığını ve O’nun çok iyi, namusuna düşkün, çekingen birisi olduğunu, kendisinin ise kötü, kızgın, mutsuz, aklına geleni rahatça söyleyen bir kişi olduğunu söyledi. “Sevdiğim kişiyle evlendiğim için ailem beni terk etti, ben de G.’nin yanına sığındım. Bedenine mi desem, evine mi, bilmiyorum” diyordu. H., G’ye her istediğini yaptırdığını , eşyalara ve insanlara zarar verdirdiğini söyledi. H. şöyle anlatıyordu: “O gülüyor, eğleniyor, ben yapamıyorum. Bana yazık değil mi? O gülüp eğlenince beni sinir basıyor. Yapamayacağım şey yok ona. Bileklerini kestiririm, arabanın altına attırırım.” H., G. öldüğünde kendisinin de öleceğini kabul etmiyordu. G.’nin, H. ile konuşulanlar hakkında tam amnezisi vardı . H.’nin ortaya çıktığı zamanları “boşluk” olarak algılıyordu. G. ise her çıktığında diğer seferlerde kendisiyle konuşulanları hatırlıyordu (Kişilikler arası amnezi engeli).

(2) “Çocuk yaşta kişilik”: 8-9 yaşlarındaki bu kişilik daha çok evde anne ve babasıyla yemek yerken çıkıyor. O sırada konuşması değişiyor, suya “bu” diyor, çok gülüyor, etrafındakiler bunu şaka olarak algılıyorlardı . Zaman zaman herkes yattıktan sonra top, lego oynuyor, masal kitapları okuyordu. Elinde olmadan bu şekilde davrandığını (eşbilinçlilik, “coconsciousness”), o s ırada kendisini gerçekten çocuk gibi hissettiğini ve çevresindekileri de yabancı çocuklar gibi gördüğünü söyledi. Bu kişilik, görüşmeler sırasında bir kez kısa süreyle ortaya çıktı .

(3) “Depresif G”: Bazı görüşmeleri, bütün diğer kişiliklerden habersiz, depresif başka bir G. yürütüyor ve bu G yukarıda anlatılanları reddererek ailesi ve eşiyle ilgili problemlerden söz ediyor, kendisinin hep böyle olduğunu söylüyordu.

Bunlardan başka, görüşmelerde ortaya çıkarak kontrolü tam olarak alan; cinsiyetleri, yaşları , isimleri ve kişilik sistemi içindeki görevleri birbirinden farklı olan beş kişilik daha saptandı. Görüşmeleri bazen baştan sona tek bir kişilik sürdürüyor, bazen de aynı görüşmenin içinde bir kaç kişilik birbiri peşi sıra ya da tekrar tekrar ortaya çıkıyordu. Hasta şiddetli baş ağrılarından yakınıyordu. Görüşmeler sırasında ağrının, kişilik değişimleri ya da bu değişimleri engellemeye çalıştığı sırada ortaya çıktığı gözlendi.

Rumeysa Cennet ŞEÇKİN

 

KAYNAKÇA

  • Yanık, M. (2017). Dissosiyatif kimlik bozukluğunun tedavisi. Türkiye Klinikleri Psikiyatri Özel Dergisi.
  • BOZUKLUĞU, D. K. DİSSOSİYATİF BOZUKLUKLAR.
  • Vedat, Ş. A. R. Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu: Tanı ve Nozolojik Sorunlar.
  • Vedat, Ş. A. R. Çoğul Kişilik Kavramı ve Dissosiyatif Bozukluklar.
  • Tutkun, H., YARGİÇ, L. İ., & Şar, V. (1995). Psödopsikoz ile başvuran dört çoğul kişilik bozukluğu vakası. Düşünen Adam Dergisi8(1), 28-37.
  • BALCIOĞLU, Y. H. Dissosiyatif Bozuklukların Tanımı ve Tanı Ölçütleri.
  • American of psychiatric association. Diagnostic and statistical manual of mental disorders. 5th (DSM-5). Washington, DC: American Psychiatric Pub; 20

 

5 2 Puanlar
Puanlayın
Ücretsiz Ön Görüşme
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x