Pamukkale / Denizli

Mehmetçik Mah. 2622 Sk. No:2 Daire: 3 Altınyaprak Apartman

MASTERSON TERK DEPRESYONU

Masterson’ın kendi özgün kavramı olan “terk depresyonu” deneyimi günlük yaşamımız içinde gelip giden depresyon biçimlerinden çok daha ciddi ve tahrip edicidir. Benlik bu zihinsel duruma karşı kendini savunmak için, sahte benlik tarafından teşvik edilen ve yıllar içinde bu terk depresyonunu savuşturacağını öğrendiği savunmacı paternlere sığınır.

Terk depresyonu aslında şemsiye bir kavramdır: depresyon, panik, öfke, suçluluk, çaresizlik, umutsuzluk ve boşluk. Bu duyguların şiddeti ve aciliyeti, benlik hisleri şiddetli şekilde zedelenmiş kişilerde dayanılmaz bir hal alır. Bu kişiler için, özbenlik sürekli bir şekilde saldırı altındadır ve kuşatma zihniyeti kendilerini ve dünyayı gerçekçi açılardan algılama becerilerini tahrip etmektedir.

J.F. Masterson 1960 yılında hastanede ergenlerin bulunduğu bölümde çalışmaktaydı. Ergenler belli bazı şikayetlerle hastaneye geliyordu. Çoğunlukla da alkol, eroin, kokain, tütün, esrar gibi maddelerin kullanımıyla bağımlılık sorunları ile hastaneye gelmektedirler. Ergenlerin bu şikayetleri ergenlik döneminde yaşamış oldukları bir bunalım olarak yorumlanmaktaydı. Ergenlik döneminde yaşanan gelip geçici problemler olarak ele alındılar. Bu yüzden de ileriye dönük çalışmalarda bulunulmadı. Ergenlerin şikayetlerinin ergenlik döneminde yaşanan gelip geçici sorunlar olduğuna dair söylemler bilimsel bir temele dayanmamaktadır. Masterson yıllar önce aynı sorunlarla başvuran ergenleri araştırdığı zaman bu kişilerin hala benzer şikayetler yaşadıklarını görmüştür.

James Masterson bu ergenlerle yaptığı takip çalışmalarda ilginç bir şey tespit etti. Eyleme vurmalarını kontrol etmeye alıştıkları hastaların depresyona girdiklerini gördü. Bu da eyleme vurmanın depresyona karşı bir savunma olduğunu belirten ilk psikodinamik düşünceye yol açtı. Yani hastalar kliniğe yatırıldıklarında ve eylemleri kontrol altına alındığında, şikayetlerinin önüne geçildiğinde iyileşecekleri yerde depresyona giriyorlardı. Soruyu tersinden sordu. “Bu hastalar acaba depresyondan kurtulmak için eyleme mi vuruyorlardı?” “Bir takım şikayetleri ve uyuşturucu benzeri durumlardaki tepkileri, okuldan kaçmaları depresyondan kurtulmak için alternatif bir çözüm müydü?” Bunun üzerine kafa yormaya başlamış ve kuramının ilk çekirdeğini bu şekilde oluşturmuş oldu.

 

 

Ergenler üzerine araştırma yapmaya başlayan Masterson Mahlerin ayrılma bireyleşme kuramı ile karşılaşır. Mahlerin ayrılma ve bireyleşme kuramına göre bebek 0- 36 aya kadar üç evreden geçmektedir. Bunlar Otistik evre, Sembiyotik evre ve Ayrılma bireyleşme evresidir. Ayrılma bireyleşme evresi de dört alt evreden oluşmaktadır. Bu dört evreden üçüncüsü olan yeniden yakınlaşma evresinde bebeğin bir yandan anneden ayrılıp bağımsız olma isteği diğer yandan anneyi kaybetme korkusu vardır. Bebeğin yeniden yakınlaşma evresinde yaşadığı ambivalans durum hastanedeki ergenlerin davranışlarına benziyordu. Bebek gidip kalmak arasında bir döngü içerisine girer.

Zıt duygular içerisinde olan bebek bir yandan anneyi yanında isterken bir yandan da kendisinden uzaklaştırır. Bu evrede bebeğin ayrılıp bireyleşebilmesi annenin verdiği destekle olabilmektedir. Eğer bebek uzaklaştığında anneden yeteri kadar duygusal destek alamazsa ilerleyemez. Ayrılma isteğine anneden destek alamayan bebekte bu terkedilme olarak görülür. Bu bebeği terk depresyonu denilen şiddetli acıların olduğu bir durumun içine sokar. Bakım veren nesneden ayrılabilmemiz nesnenin verdiği destekten geçer. Eğer bakım veren duygusal destek konusunda eksik kalırsa bebek yeniden yakınlaşma evresinde takılıp kalır. Gelişimsel duraklama yaşayan bebeğin ego gelişimi de duraklar. Kendilik gelişimi duraklayan bebeğin gerçek kendiliğine ulaşması imkansızlaşır.

Ergenlik döneminde bireyde bağımsız olma, kendi başına bir şeyler yapma, kendi kararlarını almak gibi istekler uyanır. Fakat yeniden yakınlaşma evresinde takılıp kalarak ayrılma bireyleşme gerçekleşemediği için çocuk yeniden bağımsız olma ve annem ne der ikilemleri içerisinde kalır. Kendi başına bir şey yapmak isteyen ergenin ebeveynlerin desteğini alamadığı için bireyleşme yolunda adım atamaz. Bebeklik döneminde yaşadıkları zıt durumlar arasında takılıp kalırlar. Her bireyleşme eyleminden sonra terk depresyonunun içine girer. Ergenler ayrılma bireyleşme konusunda girişimde bulunduktan sonra bebeklik döneminde yakınlaşma evresindeki kriz tekrara yaşanmaktadır. Ayrılma girişiminden sonra anneden ayrılan çocuk kendisini terk depresyonunun içinde bulur. Ergen ayrılma bireyleşme girişiminde bulunduğu zaman korkunç bir acının içine düşer. İçine düştüğü bu korkunç acı da cinai öfke, suisidal depresyon, hiçlik ve boşluk, umutsuzluk ve çaresizlik, panik ve korku, utanç ve suçluluk olan bu altı duygu kişiyi altüst eder. Masterson bu altı duyguyu mahşerin altı atlısı olarak adlandırır.

 

 

Ayrılma ve bireyleşme yolunda atılan adımdan sonra çocuk içine düştüğü şiddetli bir acıyla baş etmeye çalışır. Bu acıyla baş edemeyen çocuk anneye geri döner ya da annesi yerine koyabileceği birilerini bulur veya bu korkunç acıyla baş edebilmek için eyleme vurma savunma mekanizmasını kullanır. Alkol, uyuşturucu eroin, esrar gibi maddeler kullanma, alışveriş, hırsızlık, okuldan kaçma gibi eyleme vurma davranışlarında bulunurlar.

Bebeklik dönemindeki, yeniden yakınlaşma krizi yaşayan bebekler, nasıl ayrılma bireyleşme sıkıntıları yaşıyor ise ergenlerin de aynı şekilde ayrışma bireyleşme sıkıntısı yaşadığına karar verdi. Borderline ergenin sorununun, egonun gelişimsel duraklaması ve annenin egonun gelişimini desteklemedeki yetersizliğinden kaynaklandığını yani ayrılma bireyselleşme sürecinde bebeği başarısızlığa uğrattığını ifade ediyordu. Bu destek eksikliği diğer savunmaların yanı sıra önceki gelişime karşı savunulan terk depresyonu şeklinde ortaya çıkıyor, yaşantılanıyordu. Bu durum terapötik yöntem olarak savunmalarla yüzleşmenin benimsenmesine yol açtı. Masterson, ayrışma ve bireyleşme süreçlerinde terk depresyonu yaşayan hastalarla yüzleştirme tekniği uygulayarak yaptığı çalışmalarda, hastaları savunmalarını yani eyleme vurma olarak ortaya koymuş olduğu savunmaları (bölme mekanizması etkisi altındaki savunmalarla) yüzleştirdiğinde tedaviye doğru gittiklerini gördü.

 

Tuba GÜLER

0 0 Puanlar
Puanlayın
Ücretsiz Ön Görüşme
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x